Ben seksenlerin, yani yokluğun içinden gelen; o yokluğa rağmen mutlu olabilen, sokaklarda oynayan, karda yatan, sobanın etrafında sıcacık ısınan 80 kuşağının çocuğuyum. Bizim zamanımızda her şey yoktu. Aradığını bulamazdın, bulsan da ulaşamazdın. Yokluk kol gezerdi ama şikâyet edilmezdi. Çünkü paylaşmak vardı, kanaat vardı, mahalle kültürü vardı.
Bugün bu satırları mutfakta, Arabaşı içerken yazıyorum. Yazımı “camın ardından yeniden başlayan kar yağışını izliyorum” demek isterdim. Ama tıpkı birçok şey gibi, eski kışlar da yok artık. Kar da eskisi gibi yağmıyor. Çocukluğumuzdaki gibi sokakları kaplayan, diz boyu biriken, sesi kesen o beyaz örtü artık hatıralarda kaldı.
Oysa çocukluğumuzda kar vardı. Soğuk vardı ama üşümek yoktu. Sobalı bir odada, camları buğulu, dışarısı ayaz; içeride huzur, sevinç, mutluluk vardı. Mahalle birliktelikleri, kapıdan kapıya taşınan tabaklar, gülüşmeler, arabaşı gibi karışan muhabbetler vardı.
Bazı yemekler vardır; sadece karın doyurmaz, hatıra taşır. Arabaşı da işte tam olarak böyle bir lezzettir. Afyonkarahisar denince akla sucuk, kaymak gelir ama arabaşı; sofranın ötesinde, bu şehrin kış gecelerine sinmiş bir kültürdür.
Arabaşı tek başına bir yemek değildir. O; imecedir, muhabbettir, sabırdır. Hamuru ayrı hazırlanır, çorbası ayrı… Aceleye gelmez. Tıpkı eski Afyon evleri gibi. Soğuk kış akşamlarında, yer sofrasının etrafında toplanan aile bireyleri, komşular, dostlar… Herkes kaşığını çorbaya daldırır, hamurun peşine düşer. Düşürmeden yakalayabilen ustadır, düşüren de gecenin neşesi olur.
Bugün her şey hızlandı. Hazır yemekler, hızlı sofralar, sessiz evler… Çoğu şey var ama tadı yok. Arabaşı ise bu hız çağında hâlâ direniyor. Çünkü arabaşı sabır ister. Birlik ister. Bir araya gelmeyi mecbur kılar. Tek başına yenmez, yenilmez.
Ne yazık ki yeni nesil bu kültürü yeterince tanımıyor. Arabaşı’nı sadece “acı bir çorba” sananlar var. Oysa o çorbanın içinde tarih var, Afyon’un geçmişi var. Ninenin el emeği, dedenin sohbeti, soba başında anlatılan hikâyeler var.
Yerel değerleri sadece festivallerde hatırlamak yetmez. Arabaşı’nı yaşatmak; onu evlerde pişirmek, çocuklara öğretmekle mümkündür. Çünkü kültür anlatılmazsa unutulur, pişirilmezse soğur.
Arabaşı, Afyonkarahisar’ın sessiz ama güçlü miraslarından biridir. Bir tabak yemekten fazlasıdır. O, bu şehrin ruhudur.
Ve bazı değerler vardır…
Üzerine köşe yazısı yazılır,
Ama asıl mesele,
Onu yaşamaya devam etmektir.
Yorumlar
Kalan Karakter: